Ne varmış, ne yokmuş?

Nurettin Abi Beni Kurtar!


Merhaba,

Nerden başlasam bilemiyorum, sabah enerji patlaması yaşıyordum, şimdi de kafamı koysam uyurum derecesinde mayışık bir haldeyim. O yüzden de bilemiyorum işte!


Sarhoşum. Halen daha alkolun pençesindeyim, kapanındayım hatta, çıkamıyorum.

Aklıma üşüşen binlerce kelimeden, yüzlerde hikayeden, onlarca insandan hangisi ile başlasam...


Sanırım Nurettin abi iyi bir başlangıç olur, aradım ama 3te iş başı yapıyormuş bugün, konuşamadık.

Nurettin abi ile dün gece tanıştık, ama yıllardır tanıyor olsam bu kadar sever miydim bilmem.
Serseriliğim vardı geçen haftadan beri üzerimde, tek başıma içecektim, içecektim, ve pek tabi sıçacaktım her zaman ki gibi. Geçen hafta çok kıymetli arkadaşlarımın arayarak kanıma girmesi nedeni ile iptal olan planımı bu hafta, tam olarak dün gece saat 8 sularında gerçekleştirdim.

Yer : Maria'nın Bahçesi.

Benim pek sevimsiz eski sevgilim, kendisinin ismi ileride tekrar geçecek o yüzden ona Müşteba diyeceğim, bahsetmişti Maria'nın Bahçesi'nden. Maria'nın Bahçesine gidecektik, ha gidelim, ha gidiyoruz, ha gittik derken, olmadı tabiki, ayrıldık.

Benimde aklımda kalmış haliyle, aklımda kalmak mı bildiğin içimde kalmış, illa gideceğim.

O nedenledir ki dün akşam Tahsin ile yapacağımız mühteşem buluşma için düşündüğüm 3 mekandan biriydi Maria'nın Bahçesi, nitekim oraya gittim. Ve tabiki Tahsinsiz ve Müştebasız!


Nurettin abi de mekanın şef garsonu sanırım, şef garson olmasa da bir şef olduğu kesin :) Dünyanın en şirin insanı, tek olduğum için benimle sohbetler etti, halimi hatrımı sordu defalarca, beni yalnız bırakmadı sağolsun. Neler dedim, adamın kafasını ne ölçüde şişirdim inanın hatırlamıyorum. Ama tek başına mekanına gelmiş, sarhoş bir kızı iyi idare etti, bundan eminim :)


Kendisi ile münasebetimiz telefonda başladı. Geleneksel Tahsin Buluşamaması için aklımda 3 mekan olduğundan bahsetmiştim. Aslına bakarsanız nereye gideceğime karar vermiştim, diğer ikisi joker olarak duruyordu köşemde. Bostancı da buluşup büyük adaya gidecektik, İstanbul'u izleye izleye yiyecektik yemeğimizi. Sabahın köründen gecelere kadar koşuşturan halimize bakacaktık karşıdan, hüzünlenecektik, sonra birer espri patlatıp gülecektik, kahkalarımızın sesini kısmadan, içimizden geldiği gibi, ağız dolusu gülecektik. Fekat Milto akşam 9'da kapatıyormuş tükkanı. E Tahsin'in karşıdan gelmesi, bizim adaya geçmemiz zaten 10. Kaldık mı şimdi o kenara ittiğimiz jokerlere diyerek Marianın numarasını tuşladım, vee tatatataaam karşılarınızda Nurettin abi.


Önce resmi bir tavırla alıyor rez.u, masanın yerini söyleyince heyecanlanıyor, 11i ayır ordan diyor yanındakine. 11. masa benim masam oluyor, benim ve Tahsin'in masası; şömine yanı, ve gidince gördüğüm üzre duvar kenarı, kış için daha güzel bir masa yoktur efendim, tabi sigara kullanmıyorsanız.


Kapatıyoruz telefonu birbirimize teşekkür ederek. Ben Mythos Haydarpaşa'yı arıyorum, yeri güzel, meyhane köklü, Maria'nın rezervasyonu pekala iptal edilebilir Mythos için diye düşünüyorum. Benim haince planlarımı hissetmiş olacak ki Nurettin abi de beni arıyor; "Safiye hanım, benim (adını bilmiyorum o sıralar ama Nurettin abi işte:)), bu akşam aynı saatte başka bir rez.muz daha varda, oda sizin olmasın, aynı rez.u iki kez almış olmayayım." diyerekten. Gülüşüyoruz Nurettin abiciğimle, "Ben değilim o Nurettin abi" diyorum, evet bir çok kişi olabiliyorum aynı zamanda ama "Safiye"yim bu gece. Saf Safiye, katıksız!


Evet efendim, anladığınız üzere daha telefonda, Nurettin abim olduğunu bilmeden seviyorum Nurettin abiyi. Bana Mythos'u unutturuyor. Tarihi binasını, köklü geçmişini, hakkında duyduğum güzel olan her şeyi unutuyorum Mythos ile ilgili ve Maria'ya gitmeye karar veriyorum o gece! Geleneksel Tahsin Buluşamaması, Tahsinsiz de olsa Maria'da oluyor. Bir ben gidiyor oraya, ağlamış, bağırmış, çağırmış, kendine sövmüş bir ben!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder