Duyarsızlaşmak, hayata ve insanlara karşı. Anlamsız bir girdabın içinde sürükleniyoruz. Hayattan zevk almıyorum diyerek intihar eden insanları şimdi anlayabiliyorum sanırım.
Hayattan zevk almamak, teknoinsan haline gelmek, robotlaşmak, duyguları yitirmek. Bir zamanlar seni sen yapan, en sevdiğin yanlarını kaybetmek. Hayatta bir birey olarak var olmanın bir anlamı olduğu hissettiren o en duygusal yanlarının biranda gözden kaybolması.
Sadece yarın ne yiyeceğini, ne yapacağını, ilk tatilinde nereye gideceğini düşünen. Arada bir iki arkadaşı ile buluşup dert anlatan, gözden uzakları gönülden uzak yapan bir insan yaptım ben kendimi, vatana millete hayırlı olsun! Bunun olmasına göz göre göre olmasada izin verdim. Gözüm görmedi ki. Nasıl adım adım duyarsızlaştığımı, o en naif duyguların kaybolduğunu, kendini düşünen pis bir insan olduğumu anlayamadım.
Ben böyle yaşamak istemiyorum. Buna sebep olan her ne ise, teknoloji, iş hayatı, İstanbul uzaklaşmak istiyorum. Whatsappı silmek istiyorum telefonumdan. İşe günde 5 saat gitmek istiyorum. Yemekler yapıp insanları davet etmek istiyorum akşamları. Bana kalan şu iki saat vaktimde de yemek yiyip, film izleyip, duş almayı düşünmek istemiyorum. Haftasonu kaşımı, bıyığımı almazsam Pazartesi işe nasıl giderim demek istemiyorum. Herkesi eve davet edeyim, sohbet edelim, birlikte tatillere gidelim, sevelim istiyorum. Çok mu be?
Şimdi uyuyacağım, Sabah gözümü açtığımda diğer kategorideki arkadaşımın priminin benden neden daha yüksek olduğunu düşünmemek istiyorum. Ben o maili göndermiş miydim diye içim içimi yemesin. O kıymetli vaktimi saçları ağarmış, ticareti kendine göre yorumlayan direktörüme onu neden geç yaptığımı açıklayarak geçirmeyeyim. Dışarı çıkıp günaydın diyeyim yaprakları süpüren adama, bakkalı selamlayayım, servis bekleyen kızlara el sallayayım istiyorum. Sonra uçakla anneme geçeyim, onu sarayım, ordan babamla pazara gideyim istiyorum. Sonra işe geçeyim, 5 saat çalışıp kayınvalideme uğrayayım, bir kahve içip eve geleyim istiyorum. İstiyorum babam istiyorum.
Deniz'in kötü gününde yanında olayım, Hülya'nın babası hastaneye yattığında oraya gideyim mesela. Hatice'nin morali bozuksa atlasın gelsin, zamanımı dert etmeyeyim.
Bunlar mümkün mü allah baba?
Dostlarıma ihtiyacım varken, yada onların bana, benim bilgisayar başında sipariş adeti belirlemem adil mi? Arkadaşımın karnında büyüyen minik kuşun nasıl geliştiğini görememem anlamsız gelmiyor mu sanada?
Annemle babam yaşlanıyor, ve en güzel yıllarında yanlarında olamamam peki? Buna ne diyorsun?
Yılda sadece 4 kez görebilmek, canından bir parçanı hemde, hemde yaşam gailesi yüzünden, mantıklı geliyor mu sana?
Hayat çok kısa değil mi? Kuşlar uçmuyor mu?
Ben bu dünyayı içerisinde sevgi var diye sevmiştim, sevgi ölüyor mu allah baba?
Hayattan zevk almamak, teknoinsan haline gelmek, robotlaşmak, duyguları yitirmek. Bir zamanlar seni sen yapan, en sevdiğin yanlarını kaybetmek. Hayatta bir birey olarak var olmanın bir anlamı olduğu hissettiren o en duygusal yanlarının biranda gözden kaybolması.
Sadece yarın ne yiyeceğini, ne yapacağını, ilk tatilinde nereye gideceğini düşünen. Arada bir iki arkadaşı ile buluşup dert anlatan, gözden uzakları gönülden uzak yapan bir insan yaptım ben kendimi, vatana millete hayırlı olsun! Bunun olmasına göz göre göre olmasada izin verdim. Gözüm görmedi ki. Nasıl adım adım duyarsızlaştığımı, o en naif duyguların kaybolduğunu, kendini düşünen pis bir insan olduğumu anlayamadım.
Ben böyle yaşamak istemiyorum. Buna sebep olan her ne ise, teknoloji, iş hayatı, İstanbul uzaklaşmak istiyorum. Whatsappı silmek istiyorum telefonumdan. İşe günde 5 saat gitmek istiyorum. Yemekler yapıp insanları davet etmek istiyorum akşamları. Bana kalan şu iki saat vaktimde de yemek yiyip, film izleyip, duş almayı düşünmek istemiyorum. Haftasonu kaşımı, bıyığımı almazsam Pazartesi işe nasıl giderim demek istemiyorum. Herkesi eve davet edeyim, sohbet edelim, birlikte tatillere gidelim, sevelim istiyorum. Çok mu be?
Şimdi uyuyacağım, Sabah gözümü açtığımda diğer kategorideki arkadaşımın priminin benden neden daha yüksek olduğunu düşünmemek istiyorum. Ben o maili göndermiş miydim diye içim içimi yemesin. O kıymetli vaktimi saçları ağarmış, ticareti kendine göre yorumlayan direktörüme onu neden geç yaptığımı açıklayarak geçirmeyeyim. Dışarı çıkıp günaydın diyeyim yaprakları süpüren adama, bakkalı selamlayayım, servis bekleyen kızlara el sallayayım istiyorum. Sonra uçakla anneme geçeyim, onu sarayım, ordan babamla pazara gideyim istiyorum. Sonra işe geçeyim, 5 saat çalışıp kayınvalideme uğrayayım, bir kahve içip eve geleyim istiyorum. İstiyorum babam istiyorum.
Deniz'in kötü gününde yanında olayım, Hülya'nın babası hastaneye yattığında oraya gideyim mesela. Hatice'nin morali bozuksa atlasın gelsin, zamanımı dert etmeyeyim.
Bunlar mümkün mü allah baba?
Dostlarıma ihtiyacım varken, yada onların bana, benim bilgisayar başında sipariş adeti belirlemem adil mi? Arkadaşımın karnında büyüyen minik kuşun nasıl geliştiğini görememem anlamsız gelmiyor mu sanada?
Annemle babam yaşlanıyor, ve en güzel yıllarında yanlarında olamamam peki? Buna ne diyorsun?
Yılda sadece 4 kez görebilmek, canından bir parçanı hemde, hemde yaşam gailesi yüzünden, mantıklı geliyor mu sana?
Hayat çok kısa değil mi? Kuşlar uçmuyor mu?
Ben bu dünyayı içerisinde sevgi var diye sevmiştim, sevgi ölüyor mu allah baba?